Küçük bir kasabada yaşayan Zeynep, uzun yıllar boyunca büyükannesinin evinde vakit geçirirdi. Büyükannesinin evi, eski ve sade bir köydü, ama Zeynep için dünyanın en huzurlu yeriydi. Evin bahçesinde, köşede duran eski bir sandalye vardı. Bu sandalye, yıllar önce Zeynep’in büyükbabası tarafından yapılmış ve o zamandan beri büyükannesinin en değerli eşyası olmuştu.
Büyükannesi, her gün bu sandalyeye oturur, çayını içer ve bahçedeki çiçeklere bakardı. Zeynep, o sandalyede otururken büyükannesinin ne kadar mutlu olduğunu hep hatırlardı. Ancak bir gün, büyükbaba tarafından yapılmış o eski sandalye kırıldı. Bacaklarından biri çatlamış, artık üzerinde oturulamaz hale gelmişti.
Büyükannesi, kırık sandalyeyi bahçenin bir köşesine koydu. Sandalye, artık kullanılmasa da hiçbir zaman atılmadı. Zeynep, büyükannesine "Neden bu kırık sandalyeyi saklıyorsun? Onu tamir edebiliriz ya da yerine yenisini alabiliriz," diye sordu.
Büyükannesi gülümseyerek cevap verdi:
"Bu sandalye sadece bir eşya değil, bir hatıra. Onu her gördüğümde, büyükbabanı ve onunla geçirdiğimiz güzel günleri hatırlıyorum. Bazen kırık şeyler bile bize değerli şeyleri hatırlatır. Bu sandalye bana, yaşadığımız anların kıymetini ve kaybettiklerimizin hatıralarını saklamayı öğretiyor."
Bu sözler Zeynep’i derinden etkiledi. Büyükannesinin kırık bir sandalyeyi bile bu kadar sevgiyle koruması, ona hayatın anlamını ve geçmişin değerini öğretti.
Yıllar sonra büyükannesi vefat ettiğinde, Zeynep o kırık sandalyeyi evine götürdü. Sandalye hala kullanılmaz haldeydi, ama Zeynep için artık bir hazineydi. Bahçesinin köşesine yerleştirdi ve ne zaman büyükannesini özlese, o sandalyeye bakarak gülümsedi.
Hikayenin Mesajı
Bazen kırık şeyler, bize en güzel anılarımızı ve kaybettiklerimizi hatırlatır. Hayat, geçmişe ve hatıralara değer vermeyi öğrenmekle güzelleşir.